Sayfalar

7 Ağustos 2007 Salı

Gecelik 07-28-2007

Bir ses ya da bir kokudur bazen bizi alıp götüren… Nereye diye sormayız. Öyle çok isteriz, gitmeyi peşinden…
07 – 28 – 2007


Bugün benim doğum günüm, bugün yazmaya başladım bu yazıyı, kim bilir, ne zaman bitecek. Biteceği zamanın önemi yok, önemli olan bir şekilde bitmesi çünkü bitince sana göndereceğim. Sana adanmış olan bu yazıyı bir an önce okumanı isterim, her ne kadar sürekli yazmak hoş gelse de…

Farkettin mi, ‘İnsanlarası Yolculuk’ gününü bitirdim. Yok, yolculuğu değil, sadece o yolculuğa adadığım günü bitirdim. Onun hakkında konuşmayı ve düşünmeyi diyelim. Yoksa o yolculuk bitmez. Düşüncesi de kalacak aslında bir yerlerde ta ki biri ya da birşey gelip bir soru soruna kadar.

Bir yolculuktan diğerine, kendime olanına başlattım günü. Şimdi bu günü o yolculuğa şekil vermekle geçirmeli.

Bu yolculuk ilhamı nerden mi geldi? Bir ses, o ses, sesinden…

Sesin buldu beni bu sabah, o kadar insanın içinden buldu çıkardı. Milyarlarca olanın içinde bir ben vardım bir de sen. Görmedim hiç seni, ama tanıdım. Bir kokuydun önce hiç koklamadığım. Yeşilin içinden yeşile bakan ve su gibi akan bir koku. Ses oldun sonra. Şimdi hem koklayabiliyorum hem de istediğim zaman duyabiliyorum seni. Kulağın hafızasının gözünkinden daha vefalı olduğuna inanırım. Bu yüzünden sesin uzun süre kalacak bende; haberin olsun isterim. Gitmeye karar verirsen, ‘hooop basarım telefonun tuşlarına çağırırım sesini’ şarkısını ezber ettim bugün; bu da bilmen gereken bir durum. Git gide daha sık dolanıyorum sana, farkında mısın? Her santimetre karemde onlarca ilmek oldun. Doku sıklaştıkça inceliyor, güzelleşiyorum, renklerim daha net çıkıyor ortaya; görüyor musun? Beni yalnızca milyarların arasından değil, kendimden de buldun çıkardın…

Anlatmak zor bana ne yaptığını, belki şaşırıyorsun okudukça…
Ama durum budur güzelim, ne eksik ne fazla.
Hayata sağlam basmamı sağlayacak pek bir meziyetim yoksa da…
dürüstümdür, hem kendime hem karşıma…

Bu dürüstlük gereğidir ki, tutamam içimde hiç birşey… Ne iyilik, ne de kötülük… Çarşı-pazar, iğne-iplik ortadadır her şeyim. Benim olsun ya da olmasın, bende olan herşey… Ortadadır… Ben de…

Sesin dedi ki; ‘Yürü ! Kimsede durma, hiçbir durakta yavaşlama’. Evet, senin sesin dedi bunu, duymadın mı? Ben duydum. O günden beri yani bugünden üç gün önce karar verdim. Yazdıklarımı, kısık ve küçük bakan tatminsiz gözlere göstermeyeceğim. Kendilerini görmemek için aynayı hep başkasına tutanlara sırtımı döneceğim. Yok, yok… Yapmayacağım böyle ama beni başkalamalarına izin vermeyeceğim. Olduğum kadarı ile yetinmeye, karar verdim. Gelişeceğim tabii, durmak bana yaraşmaz, kimseye yaraşmaz. Ama kendimle gelişeceğim, bir de sesin…

Sesini dinleyeceğim.

Ne söylersen söyle, önümü aydınlatıp yolumu gösterdiğini biliyor musun? Bu sebeple söylemeye devam etmelisin. Bak, ipliğimi veriyorum sana üzerinde binlerce düğüm. Çözebildiğince senin olsun.

Şunu demek istiyorum: Ben yazarak varolanım ya… Yazdıklarımı uzman gözlere gösterip, fikir soruyorum ya… Vazgeçtim, diyorum… Kimsenin aklı, diğerinden üstün değil. Bu yazmak işi öyle bir bela ki, okuluna giderek öğrenilecek değil… Ne kadar çok şeyin varsa söyleyecek ve ne kadar istiyorsan söylemek, o kadar yazıyorsun. Kimisi ağzıyla yazıyor, kimisi bakışıyla… Ben kalemimle yazacağım. Sen uzanan elin, duyan ve dinleyen sesinle yazıyorsun…

Kendime doğru yola çıktım…
Önde sesin, arkanda takipteyim…

Zara,
‘Kendime Yolculuk ’ günü,
Takvim Temmuz’unun 28’si, yılın 2007’si

2 yorum:

Çukulata dedi ki...

Sadece blog yazılarını da okuduğumu ve burada da yalnız olmadığını göstermek istedim... Yazıların nereye, ben oraya...

Zaten bazılarını daha önce okumuştum... Tüm sevenlerinin okuması gereken yazılardı onlar... Yayınlamakla çok iyi yapmışsın...

İyi ki varsın ve iyi ki yazıyorsun...

"Gecelik 07-28-2007" inanılmaz bir tat...
Ölçüsüz güzellikte...
Bir yazı bu kadar mı zarif yazılır!!!...
Önem verilen kişi, sesin sahibi bu kadar mı yüceltilir!!!...

Kimin sesi bu??? Kırmızı tüylü bir kuşun sesi sanırım...

Nerelerden geliyor bu SES!!!.. üstelik öyle güzellikte anlatmışsın ki, hayat veriyor SANA bu SES ve NEFES...

Mistik, büyüleyici bir yolculuktayız yazılarınla...

Benim yolculuğumda sürecek SEN yazdıkça...

Çukulatan...

Bence dedi ki...

Ey o sesin sahibi, sen hic susma...
Yollar gitmek guzel, bilirsin severim ama yanimda varligini hissetmek onlari daha gidilesi kilacak inan...

Haydi o zaman, iskele alabanda...
Haaa... bu arada gercek Izzet kaptanin hikayesi var yolumuzun ustunde... hatta bir sonraki duragimiz...