Sayfalar

18 Şubat 2013 Pazartesi

Rüya _ Pazarı Pazartesiye bağlıyoruz.


Üç kiși oturuyor. Ortalık oldukça loș. Hatta, bir dıșarı mekanı. Hafif bir rüzgar var. Aysız bir gece. Ağaçlara asılmıș düșük mumlu bir iki lanternden geliyor ıșık. Bir yaz bahçesi. Üç kișiden biri, sadece izliyor. Dolayısıyla görmüyoruz onu, o bizi görüyor ama. O, benim. Diğer iki kișiden biri Erdal dayıma benziyor; heybetli. Bahçede bodur ağaçlar var, bol yapraklı. Sanırım meyva ağaçları. Elma gibi, șeftali gibi bir șey. 


Rüzgar dördüncü bir kișilik gibi dolașıyor yaprakların ve vücudların arasında. Heybetli adamın sol tarafında oturanın babam olduğunu düșünüyorum, ama olamaz gibi geliyor sonradan. Yine bu resmin içine girmeden, ama varlığını bir șekilde hissettirerek annem beliriyor aramızda. ‘Ona da söylediniz mi?’ diyor kafasıyla babama benzeyen adamı ișaret ederek. Ben hayır demek isteyip konușamazken, babama benzeyen adam, kafa sallıyor. ‘Biliyorduk zaten, söylenecek ne var’ gibi bir șey soruyor, ama yarn çok kalın ve ortalık çok sakin. Sessizliğin gürültüsünden olacak, ne dediğini tam duyamıyorum.
Bu bahçeye ulașmadan önce hızlıca yașanan bir dizi olay oldu. Hatırlaması çok zor șeyler. Filmlerde zaman akıșını uzak bir yerlere çabucak gidiși ima etmek için yapılan o yavaș döngü olayı gibi. Her șey olması gerektiğinden o kadar hızlı ki ne insanları ne de eșyayı görebiliyorum. Tek bilebildiğim; hızla geçen zamanla o süreçte yașanan ve beni ilgilendiren șeyler olduğu. Aslında nasılından ziyade sonucunun önemli olduğu durumlardaki gibi, ayrıntının pek önemi yok. Yine de, ancak rüyalarda sahip olunabilen o bilgelikle neler olduğunu biliyorum. Olanlar arasında hastane odalarında geçen bir dolu zaman var. Endișe yüklü sesler, verilecek olan hükümün ağırlığıyla asılmıș yüzler, hasta bir adam, vs…
Meğer babam ölmüș ve bunun haberini yine babama benzeyen o adamdan alıyorum. Rüyanın bașından beri hissettiğim șeyin gerçek olduğunu öğrendiğimde, yıkılıyorum. Nasıl bir acı, anlatamam. Sanki babam gerçekten ölmüș. Bir rüyada olduğumu bile unuttum. Ağlayamama hali bile öyle gerçek ki. Hani, tutulur kalırsın. Koparsın gerçeklikten. Herkes bir Alice, her șey bir delik olur da hangisine atlasam olmuștur tek derdin. Bir sürü ayrıntı çarpar gözüne gerekli gereksiz. Her șey dikkatini ve ilgini çeker de bir tek ‘o’ konuyu getirmezsin aklına. Getiremezsin, çünkü olmamıștır öyle bir șey. İnanamama evresindeyim daha. Nasıl olur diye tekrarlayıp duruyorum kendi kendime. Hem rüyada hem de dıșında olma durumunu yașıyorum bir an. Ne olur rüya olsun diye yalvardığımı hatırlıyorum. Acının dayanılamaz kadar çoğalmaya durduğu yerde uyanıyorum.Ohhh!.. Rüyaymıș. Babama sesleniyorum, duymuyor 

Hiç yorum yok: